Gezegenimize Mistik Bakış

 

"Dünyada sadece iki tür insan vardır. İyi şeyler yapan iyi insanlar ve kötü şeyler yapan kötü insanlar. İnsanlar arasındaki tek fark budur."

Benim Adım Khan - Film repliği


Hayat boyu tek gurularım çocuklar... Onlardan çok şey öğreniyorum; hayata bakışımı tazeliyorlar. (Görsel Bursa'da bir dağ köyü; maalesef adını hatırlamıyorum çünkü yıllar önce gittim ve burayla ilgili aldığım notları bulamadım, bulur bulmaz ekleyeceğim.)


Yaşadığımız gezegeni çok seviyorum. İçindeki tüm canlı türlerine; bitkilere, hayvanlara ve insanlara derin bir merak duyuyorum. Onları keşfetmek, tanımak ve anlamak için yaşadıkları coğrafyalara gittiğimde inanılmaz mutlu oluyorum.

Her canlı Doğa Ana’nın onlara sunduğu koşullara uyum sağlayarak kendi cennetlerini; kendi kültürlerini, geleneklerini, inanışlarını yaratıyor. Gökkuşağındaki renkler misali, her bir renk kendi özgün güzelliğinde ama aynı zamanda birbirleriyle karışıp harmanlanarak  muhteşem bir göz ziyafeti sunuyor.

Bukalemunların renk değiştirme nedenlerinden biri, karşısındaki canlıya niyetini göstermektir. Ben de bukalemunlar gibi ayak bastığım yerlerin rengine bürünüyor, onlara niyetimin temiz olduğu mesajını iletiyorum. Mesela bir köyde konaklayacaksam ayağıma şalvarımı geçirip, başıma yemenimi takıp onların gündelik işlerine dâhil oluveriyorum; misafir olduğumun bilinci ve görgüsüyle. Her şeye bir yabancı gibi dışarıdan değil, içeriden, onların gözüyle bakmaya, duygularını algılayıp anlamaya çalışıyorum.


Monica ile Baan Unrak'ta üç ay gönüllü çalıştığım dönemde tanıştım. Her sabah, genellikle Arakanlı kimsesiz çocuklarla kadınların kaldığı bağımsız bir yapı olan Baan Unrak'ın yollarına düşen yaprakları süpürürdü. Hâlâ süpürüyor mudur acaba? 💓


Dünyada sınırları belirlenmiş yaklaşık 195 ülke var ve bu her ülkede yaşayan farklı etnik köken ve ırklara sahip milyonlarca insan… Her birinin tarihi ve kültürel mirasları, muhteşem coğrafyaları, doğaları var. Hani şu klasik soru vardır ya: "Çok gezen mi çok okuyan mı bilir?" Yanıtım: 

Okuduklarını araştırıp, sorgulayıp, anlamlandırıp zihnindeki bilgi sandığına yerleştirmenin en saf yolu, mümkün olduğunca çok yer gezip oraların havasını solumaktır. Ancak bu yolla soyut bilgiyi somutlaştırıp içselleştirebilir insan; bence.

İllaki bir uçağa binip kilometrelerce uzaklıktaki bir ülkeye gitmek gerekmiyor. Keşfetmeye kendi yaşam alanlarımızdan başlayabiliriz. Her mahallenin bir tarihi, her ilçenin bir hikâyesi, her şehrin bir efsanesi var. Eğer bir insanın kanında, belki en zararsız virüslerden gezip görüp keşfedip anlamak virüsü varsa, zaten duramaz. Uzak yerlere gitme planlarının gerçekleşmesini beklemez. Bulunduğu yerden başlayarak sokak sokak dolaşıp oraların ruhunu, yaşanmışlıklarını hissetmeye çalışır.


Datça'da doğaseverler grubuyla yürüyüş yaparken... Muhteşem bir gündü.



Ben öyle birçok ülke görmüş bir gezgin değilim. Gördüğüm yerler Asya ve Avrupa’da birkaç ülkeden ve yaşadığım coğrafyadaki birkaç şehirden ibaret. En azından şimdilik… J Bu nedenle gezi tecrübelerimi kronolojik bir sırayla aktarmayacağım. Şurada şu tapınaklar var, şuraya giderseniz mutlaka bunları bunları görmelisiniz demeyeceğim. Ben sizlere gittiğim yerlerin bendeki hikâyelerini anlatacağım, elimden geldiğince.

Ve ilk anlatıma, ülkemizin kuzeyindeki Kaptan Köşkü Sinop’tan başlayacağım. Sinop hikâyelerimde buluşmak dileğiyle…

Sevgilerimle,

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neden Mistik Gezgin?

Sevgi Kulesi